Avrupa’da Bir 15 Temmuz Gecesi | Adem Taflan

 Şimdiye kadar 15 Temmuz gecesi hep Türkiye’de yaşananlar dile getirildi. Bu yazının konusu ise başka bir Türkiye sayılan Avrupa’da yaşayan vatan sevdalılarının o gece ne yaptığı.  O gece yaşananları kaleme alalım istedik.

O gece Avrupa’da yaşayan vatan sevdalıları olarak hepimizin ve o cehennemî gecenin kırmızı çizgisinin Sayın Cumhurbaşkanı olduğuna bir kez daha şahit olduk. En kritik zaman diliminde Avrupalı Türkler “Mesele vatansa gerisi teferruattır.” diyerek birlikteliklerini o gece de bir kez daha gösterdiler. 300.000 yakın Türk Avrupa sokaklarındaydı o gece. Ve bu sayı Fransız ihtilalinden sonra belki de Avrupa sokaklarının gördüğü en kalabalık kitleydi on yıllarca sonra.

O gece bir toplantıdan eve geldiğimde henüz olup bitenlerden hiç haberim yokken oğlum aradı ve bana: “Baba,  Türkiye’de bir şeyler oluyor!” deyince hemen Türk televizyonlarındaki haberleri takip etmeye çalıştım ve bir yandan da dinlenmek amacıyla kapattığım telefonu açtım hemen. Telefonumun kapalı olduğu o bir saat içinde yaklaşık 200 kardeşimizin ulaşmaya çalıştığını anladım gelen mesajlardan.

Haberleri kısaca takip ettikten sonra arayan dostlarımıza cevap vermeye çalıştım. Olay gerçekten vahimdi. Birçok kardeşimiz daha o saatte İstanbul’a uçak bileti bakmaya başlamışlardı ama bulmak mümkün değildi. Bunun üzerine arkadaşlarımızı konsolosluklarımızın önüne yönlendirmeye başladık. Daha sonra UETD teşkilat başkanımız Vedat Göktaş abimiz aradı ve konsolosluğun önünde toplanan halka bir konuşma yapmam gerektiği konusunda beni uyardı. Bunun üzerine ben ve oğlum 170 km. mesafedeki Münih’e doğru yola koyulduk. Ayrılırken evdekilerle vedalaştık ve “Belki oradan bu gece arabayla direk İstanbul’a yola çıkarız.´´ dedik. Allah şahit ki o meşum gecede Fetih suresini okuduktan sonra dönmemek üzere yola çıkanlardandık ve inanıyorum ki bizim gibi dönmemek niyetiyle yola çıkan yüz binler vardı Avrupa’da. Yaklaşık bir buçuk saat sonra Münih konsolosluğumuzun önüne vardık. O bir buçuk saat, hayatımın belki de en ağır ve en zor geçen zamanıydı.

Konsolosluğun önündeki manzarayı görünce ağlamaya başladım. Bir mahşer yeri gibiydi konsolosluğun önü, meğer yolda olan sadece biz değilmişiz. Aman Allah’ım 300 km. den koşup gelenler, kucaklarındaki yavrularıyla gelenler, Bosnalı, Afrikalı, Pakistanlı ve Arap kardeşlerimiz hep oradaydılar. Onlar biliyorlardı ki Türkiye düşerse vatanları düşecekti.

Sadece Münih mi sokağa dökülmüştü o gece? Hayır, Stuttgart, Dortmund, Nürnberg, Frankfurt, Köln, Düsseldorf, Berlin, Brüksel, Amsterdam, Rotterdam, Paris, Stokholm, Kopenhag, İsviçre, Avusturya kısacası Avrupa’daki bütün vatan sevdalıları yollardaydı. Tüm Avrupa baştan aşağı cesaretti, umuttu, duaydı, kor öfkeydi.

O gece, Cumhurbaşkanımızın sokağa çıkma çağrısından önce Avrupalı Müslümanlar sokaktaydı ve Türk konsolosluklarının önüne toplanmıştı. Sanki bir dirilişi yaşıyordu Avrupa. Topraklarını üzerinden silkeleyerek ayağa kalkan bedenler gibiydi tüm milletlerden inananlar, haber verilen tekrar diriliş dünya gözüyle oluyordu adeta.  Böyle bir manzarayı yirmi yıldan beri Avrupa’da yasayan bir kardeşiniz olarak hiç görmemiştim bu güne kadar.

O gece Bosnalı ve Faslı kardeşlerimizin duasından sonra dostlar diyofonu bize verdiler. Ne söylenebilirdi ki bu muhteşem vatan sevdalılarına! Şu cümleler döküldü ağzımdan:

“Necip milletin necip evlatları, tarih bu milletin şanlı zaferleriyle doludur. Malazgirt’ ten bu yana Anadolu içinde ve dışında oynanan oyunları bu millet asırlarca basiretiyle ve dik duruşuyla bozdu. Şundan emin olun ki bu millet bu gece ikinci Çanakkale’yi yaşıyor. Bu millet dışarıdan gelen hainlere karşı her zaman zaferler kazanmıştır. İpleri başkalarının elinde olan hainler bu sefer içeride ve kendi halkının üzerine kurşun sıkıyor. Şundan emin olun ki bu millet onları; şehit olma pahasına, ellerinde silahları olmasa da imanlı göğüsleriyle tarihin şerefsizler ve vatan hainleri mezarlığına gömecektir. Bundan hiç şüpheniz olmasın.”

Tam bu esnada Cumhurbaşkanımızın halkı sokağa davet edişini bir arkadaşımız kulağıma fısıldadığında oradaki kardeşlerime şunları söyledim:

“Kardeşlerim! Sayın Cumhurbaşkanımız bu necip milleti sokağa davet etti. Biliyorum ki Anadolu’nun yiğitleri o hainleri teslim alacak, bundan hiç şüpheniz olmasın. Ve inanıyorum ki “Reis”imiz bir talimat verse ‘Şu an arabalarınıza binip Türkiye’ye hareket edin!’ dese Avrupa’daki milyonlarca Türk, buradaki geleceğini düşünmeden sadece vatan için Türkiye yollarına dökülecek. Böyle bir talimat gelse var mısınız?” dediğimde orada bulunan tüm kardeşlerimiz bunu tekbirlerle onayladı. Avrupa’nın her yerinde toplanan kardeşlerimizin de hissiyatı aynen böyleydi. Bu manzara karşısında sözlerim ve gözyaşlarım birbirine karıştı. Gece saat dörde kadar oradaydık. Duamızı ettik ve hiçbir taşkınlığa mahal vermeden kardeşlerimizi teşkilatlarından haber beklemeleri tembihiyle evlerine yolladık.

O geceki manzara Avrupa’da Fransız devriminden bu yana belki de hiçbir zaman yaşanmamıştı ve bundan sonra da yaşanmayacaktı. Tarihe tanıklık ediyorduk. Tarihî bir anı gözüyle görenlerin ve tarihe not düşenlerin safında yer alıyorduk.

Evet, kardeşlerim! 15 Temmuz’u hiçbir zaman unutmayacağız ve unutturmayacağız! 242 şehidimizin şehadetine şahitlik ederken zor zamanlarda hep devletinin yanında olan ve bir sözle binlerce kilometreyi aşarak ülkelerinin yardımına koşma azmini, şevkini mertçe ortaya koyan Avrupa’nın yiğit Türklerini de saygıyla selamlıyorum!

“Vatan ince bir sızıdır kalbimde/ Ve bir damar gibi atar gönlümün başköşesinde…”

Adem Taflan